Sarı lacivertliler bir fırsatı daha ellerinin tersi ile iterken, gelinen bu noktada hiçbir bahaneye yer kalmadı. Zirvedeki Galatasaray bir kez daha en yakın rakibini yarışa ortak olması için davet etti, ama eksiklerini tamamlayamayan Fenerbahçe’de artık kendisinden başka suçlayacak hiç kimse kalmadı.
Dünkü maçta bir kez daha gördük ki sarı lacivertlilerin savunma hattında büyük sorun var. Kim Min-jae’nin gidişinden beri defansı error veren Fenerbahçe, bu sorunu bir türlü çözemedi. Süper Lig’in mütevazi ekiplerinden biri karşısında bile yavaş ve etkisiz kalan savunma, doğal olarak büyük maçlarda daha fazla zorlanıyor. Bu durum önümüzdeki Trabzonspor ve Galatasaray maçları için umut vermiyor.
Bir de kalede yaşanan sorunlar var elbette. Altay Bayındır sezon başındaki performansını yükseltti ve kazanılması Fenerbahçe açısından çok kritikti. Ancak devre arasında konuşulan kaleci transferi konusu da bu süre zarfında unutuldu gitti. Oysa sarı lacivertlilerin kalesi uzun yıllar boyunca hep en güvendiği mevkilerden biri olmuştu. Sevilla maçı döneminde Volkan Demirel’in Avrupa’da tur getiren performansını bir kez daha hatırlamıştık.
Galatasaray’da örneğin şampiyonluk yolunda, Muslera’nın katkısı göz ardı edilebilir mi? Formda ve moral motivasyonu yüksek bir Altay’a da tamam. Ancak ikinci kalecinizin bu kadar genç ve tecrübesiz olması şampiyonluğa giden son düzlükte, işte bu kadar ağır hasar almanıza neden olabiliyor. Bu kadar kritik bir dönemde Fenerbahçe’nin kalesini emin ellere emanet edememesi büyük bir eksiklik.
Bu sırada en üzücü konu ise gayreti, azmi ve iyi niyeti boşa gidenler. Kısacası yazık olanlar…
Arda Güler mesela, dünkü maçta attığı iki golün hiçbir anlamı kalmadığını söyledi maçtan sonra. Oysa ne büyük mutluluk yaşatmıştı taraftara. 90 dakikalık çabanın ardından o da boynu bükük ayrıldı stattan. Hem de hiç hak etmediği halde. Valencia örneğin… Joao Pedro iki maçtır gol atıyorsa bu Enner Valencia’nın yırtıcılığı ve çabası sayesinde oluyor. Valencia maçlarda sanki pilini sonuna kadar tüketinceye dek koşuyor. Ancak sonunda onu yine hüzün bekliyor.
Sezon başından beri takıma en büyük katkıyı sağlayanlardan Ferdi Kadıoğlu mesela… İnsanın aklından elinde olmadan, yeteneğinin heba olduğu geçiyor. Dünkü maç sonunda Ferdi Kadıoğlu da Emre Mor da sahadan başı önünde ayrılmayı hak etmemişlerdi.
Son olarak 12 numara tabii. Fenerbahçe taraftarı olmak hiç bu kadar yıpratıcı olmamıştı. Taraftar “emotional rollercoaster” denen duruma mahkum oldu. Yani üst üste duygusal gelgitler yaşıyor. Umut ve umutsuzluk, hüzün ve sevinç, öfke, kızgınlık hepsi kısa zaman aralıklarıyla, ardı ardına geliyor. Taraftarın kimyası bozuldu. Sarı lacivertli taraftar bu kadarını asla hak etmiyor. Yazık oluyor, çok yazık…
Geçen haftalarda Willian Arao’nun Brezilya basınındaki röportajı ve İrfan Can Kahveci’nin gereksiz sosyal medya paylaşımı sonrasında taraftarla aralarında sorun yaşanmış, oyuncular sarı lacivertli taraftarı anlayışlı olmaya çağırmıştı. Sorunlar büyümeden çözüldü fakat oyuncuların da artık taraftarın halinden anlaması gerek. Bu kadar zor dönemler küçücük hataları bile kaldırmıyor. Dünkü maç sonunda teknik direktör Jesus’un oyuncularını sahanın ortasında toplayarak yaptığı şov da gereksizdi ve rahatsız ediciydi bana göre. Üstelik maç sonu açıklamalarında şampiyonlukla ilgili durumun değişmediğinden bahsetmesi de talihsiz açıklamalardı.
Artık herkesin hatalarını kabul etmesinin zamanı geldi. Oysa taraftardan özür dileyen, en günahsız olan ve en çok gayret gösteren Arda Güler oldu maalesef.
Yazık oluyor, çok yazık…
Instagram: sanem_uner
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sanem Üner
FENERBAHÇELİLERE YAZIK OLUYOR
Sarı lacivertliler bir fırsatı daha ellerinin tersi ile iterken, gelinen bu noktada hiçbir bahaneye yer kalmadı. Zirvedeki Galatasaray bir kez daha en yakın rakibini yarışa ortak olması için davet etti, ama eksiklerini tamamlayamayan Fenerbahçe’de artık kendisinden başka suçlayacak hiç kimse kalmadı.
Dünkü maçta bir kez daha gördük ki sarı lacivertlilerin savunma hattında büyük sorun var. Kim Min-jae’nin gidişinden beri defansı error veren Fenerbahçe, bu sorunu bir türlü çözemedi. Süper Lig’in mütevazi ekiplerinden biri karşısında bile yavaş ve etkisiz kalan savunma, doğal olarak büyük maçlarda daha fazla zorlanıyor. Bu durum önümüzdeki Trabzonspor ve Galatasaray maçları için umut vermiyor.
Bir de kalede yaşanan sorunlar var elbette. Altay Bayındır sezon başındaki performansını yükseltti ve kazanılması Fenerbahçe açısından çok kritikti. Ancak devre arasında konuşulan kaleci transferi konusu da bu süre zarfında unutuldu gitti. Oysa sarı lacivertlilerin kalesi uzun yıllar boyunca hep en güvendiği mevkilerden biri olmuştu. Sevilla maçı döneminde Volkan Demirel’in Avrupa’da tur getiren performansını bir kez daha hatırlamıştık.
Galatasaray’da örneğin şampiyonluk yolunda, Muslera’nın katkısı göz ardı edilebilir mi? Formda ve moral motivasyonu yüksek bir Altay’a da tamam. Ancak ikinci kalecinizin bu kadar genç ve tecrübesiz olması şampiyonluğa giden son düzlükte, işte bu kadar ağır hasar almanıza neden olabiliyor. Bu kadar kritik bir dönemde Fenerbahçe’nin kalesini emin ellere emanet edememesi büyük bir eksiklik.
Bu sırada en üzücü konu ise gayreti, azmi ve iyi niyeti boşa gidenler. Kısacası yazık olanlar…
Arda Güler mesela, dünkü maçta attığı iki golün hiçbir anlamı kalmadığını söyledi maçtan sonra. Oysa ne büyük mutluluk yaşatmıştı taraftara. 90 dakikalık çabanın ardından o da boynu bükük ayrıldı stattan. Hem de hiç hak etmediği halde. Valencia örneğin… Joao Pedro iki maçtır gol atıyorsa bu Enner Valencia’nın yırtıcılığı ve çabası sayesinde oluyor. Valencia maçlarda sanki pilini sonuna kadar tüketinceye dek koşuyor. Ancak sonunda onu yine hüzün bekliyor.
Sezon başından beri takıma en büyük katkıyı sağlayanlardan Ferdi Kadıoğlu mesela… İnsanın aklından elinde olmadan, yeteneğinin heba olduğu geçiyor. Dünkü maç sonunda Ferdi Kadıoğlu da Emre Mor da sahadan başı önünde ayrılmayı hak etmemişlerdi.
Son olarak 12 numara tabii. Fenerbahçe taraftarı olmak hiç bu kadar yıpratıcı olmamıştı. Taraftar “emotional rollercoaster” denen duruma mahkum oldu. Yani üst üste duygusal gelgitler yaşıyor. Umut ve umutsuzluk, hüzün ve sevinç, öfke, kızgınlık hepsi kısa zaman aralıklarıyla, ardı ardına geliyor. Taraftarın kimyası bozuldu. Sarı lacivertli taraftar bu kadarını asla hak etmiyor. Yazık oluyor, çok yazık…
Geçen haftalarda Willian Arao’nun Brezilya basınındaki röportajı ve İrfan Can Kahveci’nin gereksiz sosyal medya paylaşımı sonrasında taraftarla aralarında sorun yaşanmış, oyuncular sarı lacivertli taraftarı anlayışlı olmaya çağırmıştı. Sorunlar büyümeden çözüldü fakat oyuncuların da artık taraftarın halinden anlaması gerek. Bu kadar zor dönemler küçücük hataları bile kaldırmıyor. Dünkü maç sonunda teknik direktör Jesus’un oyuncularını sahanın ortasında toplayarak yaptığı şov da gereksizdi ve rahatsız ediciydi bana göre. Üstelik maç sonu açıklamalarında şampiyonlukla ilgili durumun değişmediğinden bahsetmesi de talihsiz açıklamalardı.
Artık herkesin hatalarını kabul etmesinin zamanı geldi. Oysa taraftardan özür dileyen, en günahsız olan ve en çok gayret gösteren Arda Güler oldu maalesef.
Yazık oluyor, çok yazık…
Instagram: sanem_uner