Dünya yüzyıllardır doğa olaylarıyla yüzyüze kalmıştır. Büyük dınazorlar, sel felaketlerı ,sonradan yükselen adacıklar, yıldırımlar, fırtınalar, tayfunlar, çığlar ve depremler.
Yıllar geçtıkçe bunların bir kısmı hızını kesmiş ve yerini daha ılımlı bir yapıya kavuştumuştur.
Ama ılımlı olmayan ve acımasız bir doğa olayı ülkemizi kasıp kavuruyor.
Türkiye Cumhurıyeti yeni kurulduğu yıllarda 1939 Erzincan Depremi ile ciddi biçimde sarsılmıştı. Onbinlerce insan hayatını kaybetmiş ve büyük felaket olarak zihinlerde kazınmıştı .
Bir kardeşim var. O da Jeofizik mühendisi. Bazen takıldığım birşey olduğu zaman açar ona sorarım. 1999 depremi olduğu sıralarda bir soru sormuştum. Erkan'a o da şu yanıtı vermişti.
''Bu iş toprak ve bınada bitiyor. Avilyonlu toprağa bina yapılmaz. Düzgün toprağa da kalitesiz bina olmaz. İkisininde kalıteli olması gerekir. Mesela öyle semtler var ki sanki intihar yeri ''
Ben bu sözü hiç unutmadım.
Dünyada yer sarsıntılarının en fazla hissedildiği yer Japonya'dır. 6 Ağutos 1945 'de Amerika'nin attığı Hiroşima ve Nagazaki 'ye atom bombalarıyla adeta yok olma durumuna gelen Japonya bugün dünyanın en gelişmiş 7 ülkesinden biridir. Üstelilk Japonya üstüste yaşadığı inanılmaz deprem fırtınaları ile birlikte hareket etmeyi öğrenmiştir.
Geçtiğimiz hafta televizyonda program bittikten sonra dinlenmeye çekilmiştim. Ama önümdeki televizyonlarda tartışma programı izlerken birden bir yazı belirdi. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7.4 deprem olduğu yazıyordu. Şaşırdım. Güney Doğu Anadolu fay hattını biliyordum. Hatta bu fay hattının Samandağ'dan denize çıktığını da öğrenmiştim. Fakat konu Pazarcık'la kalmadı. Öğle saatlerinde Elbistan 7.6 ile sarsıldı. Gece olan Pazarcık'da da ölçek 7.8 'i buldu.
Anladığım kadarı ile 9 saat ara ile iki ayrı depremin olması mümkün değil. Bu Japonya 'da dahi görülmemiş.
İki fay aralığı demiryollarını dahi üç-dört metre ayırmış bükmüş.
Ülkenin kendine gelmesi bir yarım günü buldu. Müthiş bir dayanışma ve dünyada az görülür bir birleşme. Milyonlarca insan 10 yaralı kente ellerinde ne varsa yağdırdı. Hatta atladı arabasına gitti. Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kilis, Osmanıye, Adana, Kahramanmaraş, Malatya, Şanlıurfa gibi kentler adeta bir yumak halıne geldi.
Biz İstanbul'dayız. Ama gözümüze uyku girmiyor. O insanların kurtarılışı her seferinde gözümüzden yaşlar akıtıyor.
Ağlıyoruz. Ağlamak güzel bir olgudur. Vicdanı olan ağlar derler. Bizim gibi ülkesini çok sevenler de ağlar. Çünkü vicdan önemli bir vasıftır. Vicdan, ahlak, emek, inanç, vasıf bunlar bir insan da birleşirler.
İnsanın temelinde yatan bu saydıklarım bile bazen yetmeyebilir. Ama Türk toplumu bu olayla şunu göstermiştir ki, 85 milyon kardeştir bu kardeşliğide kimse bizim elimizden alamaz.
Hoşcakalın
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferhan Tezcan
HEPİMİZ KARDEŞİZ
Dünya yüzyıllardır doğa olaylarıyla yüzyüze kalmıştır. Büyük dınazorlar, sel felaketlerı ,sonradan yükselen adacıklar, yıldırımlar, fırtınalar, tayfunlar, çığlar ve depremler.
Yıllar geçtıkçe bunların bir kısmı hızını kesmiş ve yerini daha ılımlı bir yapıya kavuştumuştur.
Ama ılımlı olmayan ve acımasız bir doğa olayı ülkemizi kasıp kavuruyor.
Türkiye Cumhurıyeti yeni kurulduğu yıllarda 1939 Erzincan Depremi ile ciddi biçimde sarsılmıştı. Onbinlerce insan hayatını kaybetmiş ve büyük felaket olarak zihinlerde kazınmıştı .
Bir kardeşim var. O da Jeofizik mühendisi. Bazen takıldığım birşey olduğu zaman açar ona sorarım. 1999 depremi olduğu sıralarda bir soru sormuştum. Erkan'a o da şu yanıtı vermişti.
''Bu iş toprak ve bınada bitiyor. Avilyonlu toprağa bina yapılmaz. Düzgün toprağa da kalitesiz bina olmaz. İkisininde kalıteli olması gerekir. Mesela öyle semtler var ki sanki intihar yeri ''
Ben bu sözü hiç unutmadım.
Dünyada yer sarsıntılarının en fazla hissedildiği yer Japonya'dır. 6 Ağutos 1945 'de Amerika'nin attığı Hiroşima ve Nagazaki 'ye atom bombalarıyla adeta yok olma durumuna gelen Japonya bugün dünyanın en gelişmiş 7 ülkesinden biridir. Üstelilk Japonya üstüste yaşadığı inanılmaz deprem fırtınaları ile birlikte hareket etmeyi öğrenmiştir.
Geçtiğimiz hafta televizyonda program bittikten sonra dinlenmeye çekilmiştim. Ama önümdeki televizyonlarda tartışma programı izlerken birden bir yazı belirdi. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7.4 deprem olduğu yazıyordu. Şaşırdım. Güney Doğu Anadolu fay hattını biliyordum. Hatta bu fay hattının Samandağ'dan denize çıktığını da öğrenmiştim. Fakat konu Pazarcık'la kalmadı. Öğle saatlerinde Elbistan 7.6 ile sarsıldı. Gece olan Pazarcık'da da ölçek 7.8 'i buldu.
Anladığım kadarı ile 9 saat ara ile iki ayrı depremin olması mümkün değil. Bu Japonya 'da dahi görülmemiş.
İki fay aralığı demiryollarını dahi üç-dört metre ayırmış bükmüş.
Ülkenin kendine gelmesi bir yarım günü buldu. Müthiş bir dayanışma ve dünyada az görülür bir birleşme. Milyonlarca insan 10 yaralı kente ellerinde ne varsa yağdırdı. Hatta atladı arabasına gitti. Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kilis, Osmanıye, Adana, Kahramanmaraş, Malatya, Şanlıurfa gibi kentler adeta bir yumak halıne geldi.
Biz İstanbul'dayız. Ama gözümüze uyku girmiyor. O insanların kurtarılışı her seferinde gözümüzden yaşlar akıtıyor.
Ağlıyoruz. Ağlamak güzel bir olgudur. Vicdanı olan ağlar derler. Bizim gibi ülkesini çok sevenler de ağlar. Çünkü vicdan önemli bir vasıftır. Vicdan, ahlak, emek, inanç, vasıf bunlar bir insan da birleşirler.
İnsanın temelinde yatan bu saydıklarım bile bazen yetmeyebilir. Ama Türk toplumu bu olayla şunu göstermiştir ki, 85 milyon kardeştir bu kardeşliğide kimse bizim elimizden alamaz.
Hoşcakalın