Eli kalem tutan herkes M.Ö. ve M.S. kısaltmalarının anlamını bilir. Milattan önce ve sonrası. Cumartesi günü de S.Ö. ve S.S. durumu söz konusu idi. Semih’le geçen ve Semihsiz dakikalar. Bunun kırılma noktası 56. dakika idi. Maçı tekrar izleme imkanınız varsa, buna göre analiz yapın. Milli takımın iki farklı karakterde oyununda en önemli faktör Semih’ti. Semih çok ilginç bir futbolcu. Her yıl biraz daha üzerine koyan, kendini sürekli geliştiren, her ustadan bir şeyler kapan, şu anda Türk futbolunun en iyisi. Ona çok dikkatli baktığınızda, Ariel Ortega’dan, Pier Van Hojidonk’tan, Anelka’dan ve Alex’ten izler görebilirsiniz.
Türkiye’de ondan başka oyun kurucu gibi servis yapabilen santrfor göremezsiniz. İspanya’daki maçta ilk 56 dakikaya bakın. Semih’in arkasından gelenlere nasıl pas dağıttığına, ayağında nasıl top tuttuğuna, nasıl sırtı dönük top aldığına dikkat edin. Bir de Türk Milli Takımı’nın bu dakikadan sonraki futboluna bakın. Bir tane bile organize atak yok... İspanyollar Semih oyundan çıktıktan sonra çok daha fazla top çevirmeye başlıyorlar ve arkasından gollerini buluyorlar. Ardından yine çok yüksek yüzdeli pas çevirmeler. Fatih Terim’in Arda ve Emre’yi oyunda tutabilme sevdası yüzünden mahkum edilen Semih mi, yoksa milli takımın tamamı mı?.. Objektif bir gözle değerlendirirseniz, milli takımı mahkum ettiğini görürsünüz. Umarım, Fatih Terim aynı hatayı İstanul’da tekrarlamaz ve Türkiye’nin gerçek anlamda tek gol umudunu sahada tutar. Çünkü bu kez pabuç pahalı. Rakip artık İspanya değil, Bosna ve Belçika da sırada... Beraberlik bile Afrika’yı tamamen hayal haline dönüştürür.