Psikolojik yönü daha ağır basan maçın ilk on dakikası her iki tarafın kalecisi hiç rahatsız olmadı. Bu dakikalarda ne Fenerbahçe, ne de Ankaragücü oyuna iyi organize değillerdi. Bunun içinde top orta alanda serseri mayın gibi dolaştı.
Fenerbahçe temkinli ve kontrollü, Ankaragücü’de korkak olunca yirmi dakika futbol adına olumlu ve güzel şeyler yoktu sahada. Hatta Trabzonspor’un ilk on dakikada iki gol bulması bile Fenerbahçe’yi hareketlendiremedi.
Ama yirminci dakikadan sonra daha akıllı oynayan, baskın olan bir görüntüye girdi Fenerbahçe. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Fenerbahçe’nin baskısı rakip savunmayı ve kalecileri hataya zorlayınca penaltılar ardı ardına gelmeye başladı.
Penaltılar ve penaltılar…
Kadıköy’deki penaltılarda tartışılacak bir şeyin olduğunu düşünmeyenlerdenim. Özellikle ikinci penaltının oluşmasında Senecky gibi tecrübeli bir kalecinin o hareketi büyük bir hataydı. Senecky kırmızı kartla oyun dışı kalınca en iyi gol ayağı Vittek’in kenara alınarak Özden’in kaleye geçmesi ise Ankaragücü için sonun başlangıcıydı.
On kişi kalan Ankaragücü karşısında sahanın ve topun kontrolü Fenerbahçe’de olunca. İkinci yarı adeta golle başladı.
Gerçekten Kadıköy’de çok ilginç bir maç vardı. 49 dakikada ikisi kalecilerin neden olduğu üç penaltı. Penaltıları aynı köşeye birbirinin benzeri gole dönüştüren usta ayak Alex sahanında yıldızıydı. Kaptanın 5’inci golü için ise zaten burada yazılacak kelimeler yetersiz... Gökhan Gönül’ün yerine giren Bekir’in attığı dördüncü golle, keyiflerde dört köşe oldu.
Evet, dün Kadıköy’deki fotoğrafta, maçın başından sonuna tribünlerin görüntüsü ve coşkusu harikaydı… İlk 20 dakikanın dışında Fenerbahçe’nin görüntüsü de muhteşem oldu!