Ama mesele o değil. Galatasaray evinde kazanmak, taraftarını coşturup bundan sonraki haftalarda da desteğini arkasına almak istiyor. Kaybederse çok büyük psikolojik yara alır. Evinde kaybetmenin faturası herkese çıkar. Artçı puan kayıpları mutlaka gelir. Teknik direktör Fatih Terim de bunu çok iyi bildiği için camiayı dik tutmak, safları sıklaştırmak, takımı motive etmek ve olası kötü sonuç ihtimaline karşı da ön hazırlık yapmak adına sert sözler sarfetti. Arkasından koltuğu zaten sallantıda olan, Riva ve Florya şoku nedeniyle bütün okların üstüne çevrildiği başkan Mustafa Cengiz büyük bir hazine bulmuş gibi tartışmaya balıklama atladı, dozajı yükseltti. Aynı Başkan geçtiğimiz yıl Terim'e yeterince sahip çıkmadığı, tartışmalara cevap vermediği için yerden yere vurulmuştu. Nedense Terim'e sahip çıkası geldi. Peki cephenin diğer tarafı ne alemde? (Cephe diyerek biz de ortalığı germedeki üstümüze düşen görevi! yerine getiriyoruz ya neyse...) "Futbol dünyasına kalite getirecek, efendilik tavan yapacak, klas sözler, centilmen açıklamalar moda olacak diyerek tüm Türkiye'nin seçilmesine sevindiği Ali Koç herkesi hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor. Hadi genç ve geleceğe yatırım olacak futbolcularla uzun süreli çalışmalar ve sonunda sürdürülebilir başarı diye özetlenecek vizyonundan eser olmayan icraatlarını geçtik, bu kadar zavallı hesapların içinde yer alması yakışmadı. Geçtiğimiz sezon küme düşmeden son anda kurtulan kulübün başkanı olarak kendisine olan desteğin azaldığının farkında. İlk senenin günahı olmadı, tribünler hala -genel olarak- kendisini destekliyor. Ancak bu sene de Galatasaray'ın şampiyonluğu izlerse o koltukta oturma ihtimali azalır. Bu haftaki derbiyi kazanmayı, yani Galatasaray'ı kendi evinde yenerek alabileceği en büyük rüzgarı arkasına alıp alabildiği kadar galibiyet alma isteğini anlıyoruz ama Terim'e laf sokup ortamı germek, tartışmayı büyütmek, bir başkan olarak rakibin hocasıyla söz düellosuna girmek en hafif tabirle büyük ucuzluk oldu. O da takımdaki motivasyon seviyesini yüksek tutmak, Galatasaray'a kavganın her zaman pirim yapacağını bilerek en kolay yolu seçmek, olası kötü sonuçlara da hazırlık yapmak istiyor. Yani yüz yıllık taktiği devam ettiriyor. Olan Türk futboluna oluyor. Bir avuç zenginin yönettiği, bir avuç orta seviye kalitesine rağmen üst seviye para kazanan futbolcuların oynadığı, bir avuç bahis oyunu meraklılarının takip ettiği, halkın sadece sonuçlarıyla yetindiği bir spor olma yolunda hızla ilerliyor. Yorumcuların oyunculardan daha popüler olduğu bir ülkede futboldan değil, dedikodudan bahsedilir. Ali Koç bu düzeni değiştirmeye geldi, kendisi düzene uydu, değişti. Bu ülkenin kaderi bu.