Bir takım düşünün ki; henüz maçın 6. dakikasında galip duruma geçiyor, yani adeta maça galip başlıyor, ancak devrenin bitimine 3 dakika kala stoperinin yaptığı basit, hatta amatörce bir penaltıyla devreyi önde bitirme şansını kaybediyor…
Bir takım düşünün ki; rakip takımın santraforu (GEGAS) sadece ceza alanı içinde etkili, yani önüne top atılınca bire birde adam geçemiyor, sprinter - hatta çabuk bile değil, ancak bu oyuncuyu ceza alanı içinde o derece boş bırakıyorsunuz ki; adam adeta elini kolunu sallayarak penaltıdan hariç iki gol daha atıyor..
Yine bir hoca düşünün ki; ileride (3. bölgede) top tutamazken, 4 milyon Euroya transfer ettirdiği 4. sınıf forveti Bienvenu'ye karşılık rakibinin 250.000 Eruro'ya arar tranferde bulup aldığı Gegas gibi bir forveti bulamıyor, yetmemiş gibi Semih'teki düşüşün ve formsuzluğun sebeblerini de araştırıp çözemiyor..
Takımın kaptanı ve oyun kurucusu; hatta en çok asist yapan ve gol atan oyuncusunu anlaşılamaz bir şekilde yedeğe çekip, onu adeta küstürüp 60. dakikadan sonra oyuna sokuyor.. O futbolcu da; oyuna girdikten sonra o derece isteksiz ki, adeta yürüyerek oynuyor, takımını 10 kişi bırakıyor ve belki de mağlubiyetin sorumlularından oluyor..
Yine bir hoca düşünün ki; geçtiğimiz hafta kendi sahasında zorlanarak kazandığı maçtan hiç mi hiç ders çıkartmamış olmalı ki; ilk devreyi berabere bitirmesine rağmen, ikinci yarı ne oyuna müdahale edebiliyor ne de zamanında ve doğru değişiklikler yapıp, takımına katkı da bulunuyor.. Üstelik bir kaç hafta öncesinin en iyisi CANER; SAHADA DÖKÜLÜRKEN maçın sonuna kadar ona tahammül ettiği yetmezmiş gibi, sakatlığı öncesi Jobo ile iyi uyum sağlayan Bekir, kenarda dururken son iki maç SAHADA YOKLARI oynayan SERDAR'da İSRAR EDİP, MAĞLUBİYETİN HAZIRLAYACISI OLUYOR.. Hatta; o Serdar, Gegas'ın attığı 3 golün tamamında hatalar yapıp sahanın en kötüsü oluyor..
Şimdi gelelim rakip takıma.. Belki Fener'in isminin büyüklüğünden; belki de düşme korkusunun yarattığı baskıdan dolayı ilk devre sahada hiç yok gibi görüntü veriyor.. Tesadüfen kazandıkları penaltıyla beraberliği zar zor yakalıyor.. Ancak 2. devre kenardaki hocası A. Kocaman gibi maçı sadece seyretmiyor, aksine oyuna gerektiği gibi müdahale edip, oyuncu değişikliklerini doğru ve zamanında yapıp, adeta giden maçın geri gelmesini sağlıyor..
İşte bu adamın ismi de Mesut Bakkal.. Meslektaşı ile arasındaki en önemli farklardan birisi; kendisinin AYDA 50.000 TL CÜZ’İ BİR ÜCRETE ÇALIŞMASI, Kocaman'ın ise; YILDA 2.000.000- DOLAR CİVARINDA KAZANMASI…
ŞİMDİ EĞRİ OTURUP DOĞRU KONUŞALIM..
Ben Aykut Hoca’yı; F.Bahçe’de teknik direktörlüğe başladığı günden beri, asla saha sonuçlarına bakarak değil, askine oynattığı futbola ve takımına yaptığı katkılara bakarak sıkça eleştirdim, bundan sonra da eleştirmeye devam edeceğim.. Çünkü insanlığı ve kişiliği bir yana; teknik adamlığını beğenmiyorum..
Son Söz: Aziz Yıldırım’ın yaşadığı bunca sıkıntının en büyük sebeplerinden biri, “acaba geçen sezon başında Aykut Kocaman’ı hocalığa getirmiş ve onun arkasında durmuş olması olabilir mi”, diye hep sormuşumdur kendime.. Takdir sizlerin…